Bugüne kadar her zaman hayatımın geri kalanında yapacağım şeyi bulmak için uğraşıp durdum. Çünkü hayatımın sevmediğim bir işte çalışarak geçmesini veya yaptığım işi sıkılarak yapmayı o kadar istemiyorum ki…
Hayatımın hep kötü olduğunu düşünmüşümdür fakat bunun en büyük sebebi olarak da kendimi görürüm. İnternette genç yaşta milyoner olan onca insanı görüp kendimle karşılaştırmadan edemiyorum ve diyorum ki kendi kendime “Ben neden başaramadım?”. Açıkçası yapabileceğimi düşünüyorum fakat sadece… yapmıyorum. Her neyse, bugün bütün bu denediklerimden bahsetmek istiyorum. Bu endişeye kapıldığım ilk zamanlardan beri uğraştığım onlarca “iş”lerden birkaçını anlatmak.
Ortaokulda, saçma sapan demek istemiyorum fakat… saçma sapan bir YouTube kanalım vardı. Bir sürü değişik oyun videoları çekip yüklerdim oraya. Bunun sayesinde video editleme veya photoshop gibi hala işime yarayan onlarca yeni yetenek ve bilgi öğrendim. Her şey çok güzel gidiyordu ve izlenmeler de o zamanki beni tatmin edecek seviyedeydi. Fakat durum böyle olmasına rağmen birkaç aylık kısa bir sürede hali hazırda 50’den fazla video paylaşmış ve işin heyecanı üzerimden gittikçe yavaş yavaş sıkılıp sonunda bırakmayı düşünür bir halde bulmuştum kendimi. Oturup “Hayatımın souna kadar bunu mu yapacağım?” diye düşündüğüm gecenin sabahından itibaren ise video yüklemeyi bıraktım. Halbuki yavaş ama düzenli bir şekilde büyüyordu kanal. Eğer ki devam etseydim belki de şuan hayatım çok farklı olabilirdi.
Video çekmekten yeterince sıkıldığıma karar verince yeni ilgi alanıma atladım, yazı yazmak. O zamanlar yeni büyümeye, daha doğrusu çevremde adını sıkça duymaya başladığım bir site vardı. Evet, şuan hepinizin adını bildiği Wattpad’den bahsediyorum. Orada 3 kitap, her kitapta da 10 civarı bölüme gelene kadar uzunca bir süre de yazarak zaman geçirdim. Hatta binlere yakın okunmalar elde etmiş ve kendimle fazlasıyla gurur duyuyordum. Evet bütün bunları başarmak çok hoşuma gitmişti fakat ardından bir takım olaylardan dolayı o siteyi de bıraktım. Bu sefer bırakma sebebim sıkılmak değildi fakat o sitede yazmaya başlarkenki motivasyonumu kaybetmiştim. Artık bunu yapmak da istemiyordum. O yüzden bütün yazılarımı hesabımla beraber siteden sildim.
Bu yeni uğraşımın da artık eski olmasıyla beraber boş durmayı sevmeyen benim daha farklı, önceden denemediğim bir şeye atılması lazımdı. Ben de uzun bir süredir ilgimi çeken fakat hiç oturup da denemediğim, hatta daha başlarken bile beceremeyeceğimi düşündüğüm yeni bir alanda buldum kendimi, 3D modelleme. Hemen (ücretsiz ve popüler bir modelleme uygulaması olan) Blender’ı indirip internetten videolar izleyerek öğrenmeye başladım. Açıkçası hala bugün bile güzel resim çizemediğim için görsel alanda kendimi hep beceriksiz görmüşümdür. Fakat Blender öğrenmeye çalışırken bunun ne kadar da anlamsız bir düşünce olduğunu fark ettim. Evet mutlaka resim çizebilmenin 3D modellemeye katkıları vardır fakat sadece başladıktan sonra bile yapabildiklerimi, başarabildiklerimi görmek bu konuda özgüvenimi o kadar arttırdı ki… Bir şaheser olduklarını düşünmesem de bence gayet güzel ve tatlı sonuçlar ortaya çıkarabiliyordum (Mesela bu yazının kapak fotoğrafı gibi). Bu olay hoşuma gitmişti. Yani, modellemeyle diğerlerine kıyasla daha uzun bir süre boyunca uğraştım demek istiyorum. Çünkü, hayır bu sefer sebebi motivasyonumu kaybetmek veya ölene kadar bunu yapacak olma korkusu değildi de, “Acaba bununla nereye kadar gidebilirim?” düşüncesiydi. Çünkü o zamanlar bu işin potansiyelini ve kendimi ne kadar geliştirip bunu nasıl paraya dökeceğim hakkında pek bir bilgi sahibi değildim. E sonuç olarak bu bilgisizlik de beni korkuttu ve önce yaptığım projelerin sıklığını düşürüp ardından yavaşça bunu da bıraktım.
Bunlardan başka bir de son olarak yazılımla uğraştım uzun bir süre. Hemen hemen her kendi başına öğrenmeye çalışan insanın başladığı gibi Python ile başladım ve açıkçası bu fazlasıyla hoşuma gitmişti. Kendi kendime ufak ufak bir sürü proje yazıp bunları yavaş yavaş büyütüyordum fakat uzun süre böyle kendimi geliştirdikten sonra burada da bir ufak sorun çıkmıştı. Daha doğrusu ben çıkartmıştım. Bu konuda herhangi bir amacım yoktu. Evet yazılım öğrenmek, bu konuda kendimi geliştirmek bana fazlasıyla zevkli geliyordu fakat günün sonunda ne yapacağım ve bütün bu öğrendiklerimi nasıl bir gelire çevirebileceğim hakkında bir fikirden öte, bir isteğim bile yoktu. Sadece eğlenmek için öğrendiğim bir şeydi bu. Evet hoşuma gidiyordu fakat benim için bir oyundan farklı değildi ki. Aklıma bir fikir gelirdi ve bilgisayarın başına oturup bunu gerçekleştirene kadar kalkmaz veya tek günde yapabileceğim bir şey değilse bütün hafta bununla uğraşırdım. Bitirince de kenara koyup bir başka projeye geçerdim. E iyi hoş da, bunun hafta boyunca bir bulmaca çözmeye çalışmaktan ne farkı var ki? Şuan düşününce bana da biraz salakça geldi bu sebepten yazılımı bırakmak fakat yıllar öncesinde sanırım korku ve belirsizliğin de etkisiyle mantıklı gelmişti.
Son olarak, bütün bu süreç boyunca uzun süreli aralar versem de bırakmadığım üç tane uğraş vardı. Birincisi, 3D modellemeye başladığım zamanlarda içine girdiğim müzik. her ne kadar çok daha öncesinden beri gitar çalmayı öğrenmiş olsam da hiç bunu kaydetmeyi veya bilgisayarda daha farklı şekillerde müzikle uğraşmayı düşünmemiştim.
İkincisi, web siteleri. WordPress.com gibi ücretsiz yollarla başlayıp yıllarca sürekli kurcaladığım bir eğlence aracıydı bu da benim için. Lise yıllarından birinde İngilizce hocaları bütün sınıflara kısa bir kitap vermiş ve bundan sınav olacağımızı söylemişlerdi. Ben de bu kitabı türkçeye çevirip açtığım bir sitede paylaşmıştım. Ardından bütün arkadaşlarıma dağıttım. E tabii onlar da kendi arkadaşlarına, onlar da kendi arkadaşlarına… Her ne kadar şuan düşününce bunun büyük ihtimalle yasa dışı olduğunu farketsem de o zamanlar benim için eğlenceden ibaretti. Hoşuma gidiyordu kısacası sitelerle ilgilenmek. Her ne kadar bu konuda yazılıma dair aman aman bir bilgi sahibi olmasam da bugün olduğum noktada wordpress (site yapmaya yarayan ücretsiz bir araç) sayesinde sanmıyorum ki yapamayacağım site olsun.
Durmadan odağımı değiştirdiğim bu yıllarca süren süreç esnasında hiç tamamen bırakmadan yapmayı sürdüğüm üçüncü şey ise, bu biraz belli fakat, yazı yazmak. Farkındayım, biraz önce wattpad hesabımı sildiğimi söyledim ama yazmak benim için orada bırakamayacak kadar değerliydi. Evet o hesaba yazarak başladım fakat sonrasında devam etmemek için hiçbir sebebim olmaması bir yana, devam etmek içinse kocaman bir sebebim vardı. İçimi dökebilmek. Hayatım boyunca her zaman insanlarla rahat kaynaşabilen biri olmama rağmen asla rahat rahat içimi dökemiyor, kendimi fazla açamıyordum. Her ne kadar son zamanlarda bunu yavaş yavaş değiştiriyor olsam da özellikle o dönemde bütün o aklımda dönen düşünceleri, korkuları, umutları ve umutsuzlukları içimde tutmak veya oturup yazmak dışında pek bir seçeneğim yoktu. En azından ben öyle görüyordum. O yüzden ben de yazdım. Her ne kadar aylarca yazmadığım zamanlar olsa da ne zaman kendimi berbat hissetsem genelde birine anlatır gibi her detayıyla yazardım aklımdakileri. Sanırım şuan yaptığım da bu.
Bütün bunların sonrasında da günümüze geliyoruz. Şuan ne wattpad üzerindeki hesabım duruyor ne de youtube kanalımdaki videolar. Fakat elimde bütün bu yıllar içerisinde sevdiğimi keşfettiğim birkaç tane uğraşım ve hayatımın sonuna kadar bu bahsettiklerimi yaparak mutlu bir şekilde yaşama isteğim var. Bu siteyi kurmamdaki en büyük sebep de bu zaten. Olabildiğince sevdiğim ve yaparken hem eğlendiğim hem de ortaya çıkardığım ürünün kaliteli olduğunu bildiğim bir işi yaparak hayatımı devam ettirmek. Evet şuan yaptıklarımın, bu sitenin, yazdığım yazıların kusursuz olmadığını, kusursuza yaklaşmak için bile bu konuların üzerine en az bugüne kadar harcadığım bütün saatlerin daha fazlasını harcamam gerektiğinin farkındayım fakat bugün bu yazıyı yayınlarken şuan için yapabileceğimin en iyisini yayınladığımı biliyorum ve bunun üzerine koyarak devam etmek istiyorum.
Be First to Comment