Bu yazı, blogdaki ilk kitap incelemesi olduğu için incelemeye, Bir İdam Mahkumunun Son Günü hakkındaki yorumlarıma geçmeden önce şunları belirtmek istiyorum. Ben ne kitaplar hakkında çok bilgili birisiyim ne de edebi yanı güçlü olan birisi. Bütün bu yazıları tamamen kendi duygu ve düşüncelerimle yazıyorum ki bunların diğer insanlarınkilerle uyuşmaması gayet olası. Şimdi, kitap hakkında:
Bir İdam Mahkumunun Son Günü kitabı, adından da anlaşılacağı üzere işlediği cinayetin ardından giyotinle idam cezasına çarptırılan bir mahkumun son 6 haftasını anlatıyor. O 6 hafta içerisinde mahkumun yaşadığı duyguları, kaldığı yerleri, aklından geçen düşünceleri ve hisettiklerini, özlediği eski hayatı ve ölümle beraber arkasında bırakacaklarını… Kısacası o süreç boyunca karakterin yaşadığı hemen hemen her şeyi -benim bile kolaylıkla anlayabileceğim- sade ve basit bir dilde okuyucuya aktarıyor. Her ne kadar zaman zaman cümleleri veya paragrafları baştan okumak zorunda kalsam da kendisi herkesin anlayabileceği bir seviyede yazılmış sürükleyici ve insanı ölüm hakkında düşünmeye iten bir kitap.
Hasta değilim! Gerçekten de gencim, güçlü ve sağlıklıyım. Damarlarımdaki kan özgürce akıyor, kaslarım her istediğimi yerine getiriyor, uzun bir hayat için yaratılmış bedenim ve zihnim sağlıklı; evet, bütün bunlar doğru, yine de bir hastalığım, hem de insanların kendi elleriyle bulaştırdıkları ölümcül bir hastalığım var.
Victor Hugo • Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Kitabın bana hissettirdiklerine gelince, okuduğum her sayfada adamın ne kadar çaresiz olduğunu ve tıpkı hepimiz gibi her geçen saniye ölüme daha da yaklaşıyor olmasına rağmen bu gerçekten aklını olabildiğince uzak tutmaya çalıştığını farkettim. Kitap içerisinde beni en çok etkileyen cümlelerden birisi şuydu:
İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar.
Victor Hugo • Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Bu cümle beni ölüm hakkında daha da düşünmeye itti. Her ne kadar istisnasız her gün kullandığım bilgisayarımın arka plan resminde siyah üzerine kocaman harflerle yazılmış “Ölüm Gerçek” yazısı olsa da bir noktadan sonra onun üzerine düşünmeyi de bıraktım ve yazının bendeki önemi yavaş yavaş azaldı. Fakat kitaptakı bu cümleyi okumamla beraber ölüm tekrar vurdu bana. Sanki ölüm yokmuş gibi yaşıyor ve birkaç yıllık dünya maceramızı gereğinden fazla ciddiye alıp insanları kırıyor, anlamsız şeylerden tartışmalar çıkarıyor ve birbirimizin kalplerini hiçe sayarak hareket ediyoruz. Bunları ne kadar azaltmaya çalışsam da zaman zaman ben de yapıyorum ama her seferinde o anki sinirim geçiyor ve karşımdakini üzmenin, sinirlendirmenin hüznüyle kalıyorum. O yüzden bu sadece siz okuyanlara değil, kendime de bir not: Yaşadığımız olaylar berbat olabilir fakat yanlışı yapan karşınızdakiyse bırakın yanlışıyla kalsın. Bu hareket size yapılmış olsa bile siz de ona katılıp kalp kırmayın.
İçim sızladı, buz kestim, yıkıldım. Böylesine korkunç sözlerin o kırmızı ve temiz dudaklardan dökülmesi ürkütücüydü. Adeta gülün üzerinde salyangozun sümük izi kalmıştı.
Victor Hugo • Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Be First to Comment